Sinüzit

SİNÜZİT

Sinüzit oldukça yaygın bir hastalıktır. Bu hastalığa sahip olan birçok kişi değişik tedavilere başvursa da maalesef bunlar yardımcı olmamaktadır.  Dolayısıyla, eczaneye gitmeden önce, bu durumla nasıl başa çıkacağınızı bildiğinizden emin olmalısınız.

Sinüsler kafatasında normalde hava ile dolu küçük boşluklardır. Buralarda yapılan mukus burun kanallarının allerjenlerden ve kirleticilerden yana temiz olmasını sağlamaktadır.

Sinüzit, bu boşlukları dolduran bir doku iltihabıdır. Bazı durumlarda, bu şişme sinüsleri tıkayarak mukus ve havayı içerisinde tıkar. Bu ağrıya ve basıncın oluşmasına neden olabilir. Bazen, bakteri enfeksiyonuna da neden olabilir.

İki tip sinüzit vardır; akut ve kronik.

Akut sinüzit 4 hafta kadar sürer

Kronik sinüzit en az birkaç hafta sürer ve bazen yıllarca kalıcı hale gelebilir. Nedenini bulmak bazen oldukça zordur ve tedavisi de kolay değildir.

Sinüzit, soğuk algınlığı veya alerji nedeniyle başlayabilir. Mantar, zayıf bağışıklık sistemine sahip insanlar için sinüzite neden olabilir.

Bazen, kronik sinüzit nazal yolların yapısıyla ilgili problemlerden veya burun polipi gibi sinüslerin normal şekilde boşalmasını önleyen bir büyümeden kaynaklanmaktadır.

Akut ve kronik sinüzit benzer semptomlara sahiptir:

  • Yüzde basınç ve ağrı
  • Kalın renksiz mukus
  • Burun tıkanıklığı

Tedavisi

Tedavide anahtar, nedeni bulmaktır. Örneğin, sinüzit alerjilerden kaynaklanıyorsa, yalnız dekonjestanlar (soluk almayı kolaylaştıran ilaçlar) muhtemelen çok fazla yardımcı olmazlar.

Birkaç günden fazla buna benzer semptomlarınız varsa öncelikle mutlaka doktorunuza danışın. İyi bir muayene ve bazen de X-ışınları, CT taramaları veya MRI gibi görüntüleme testleri ile soruna neden olanın tam olarak ne olduğunun bulunması mümkün olabilir.

Çoğu zaman, en iyi sinüzit tedavisi, farklı yaklaşımların bir kombinasyonu – tipik olarak ilaç ve kendi kendine bakımdır.

İlaçlar

Antibiyotikler. Doktorunuz sinüzite bir bakteriyel enfeksiyonu sorumlu tutarsa, antibiyotikleri reçete edebilir. Akut sinüzit için bu ilaçları 10-14 gün süreyle alabilirsiniz ancak kronik sinüzitler için bu süre daha uzun olabilir.

Antibiyotikler sadece bakteriyel enfeksiyonlar için yararlıdır. Sinüzitiniz virüs veya diğer sorunlardan kaynaklanıyorsa antibiyotikler yardımcı olmazlar. Bazı çalışmalar, bakterilerin bu duruma çok az neden olduğunu ve antibiyotiklerin aşırı derecede gereksiz yere kullanıldığını ileri sürmektedir.

Ağrıkesiciler. Sinüziti olan bir çok kişi rahatsızlığı hafifletmek için ibuprofen veya asetaminofen gibi tezgah üstü ağrı kesici ilaçları alırlar. Böyle bir durumda etiket üzerindeki talimatları dikkatlice okuyun ve bunları 10 günden fazla almayın. Hangisinin sizin için doğru olduğunu anlamak için mutlaka doktorunuza danışın.

Dekonjestanlar. Bu ilaçlar sinüslerde mukus miktarını düşürür. Bazıları burun spreyleri olarak mevcuttur. Diğerleri haplar olarak mevcuttur. Dekonjestan burun spreylerini 3 günden fazla kullanırsanız, aslında sizi daha kötü hale getirebilirler.

Alerji ilaçları. Birçok sinüzit vakası, kontrol edilemeyen alerjilerden kaynaklanmaktadır. Hiç alerji teşhisi konmamış durumdaysanız, alerjinizin olup olmadığını görmek için bazı alerji testleri yapmakta fayda vardır. Eğer alerjiniz çıkarsa, ilaçlar (antihistaminler) ve alerjiyi tetikleyicilerden uzak durmanız gerekecektir. Başka bir seçenek, alerji iğnesi yaptırmaktır; uzun süre tedavi, kademeli olarak semptomlarınızı belirleyen şeylere daha az duyarlı hale getirir.

Steroidler. Bazı durumlarda, doktorunuz sinüs membranlarındaki şişmeyi azaltmak için burna püskürtülecek steroidler reçete edebilir. Zorlu kronik sinüzit vakalarında ağızdan steroid almanız gerekebilir.

Ameliyat. Bazen, tekrarlayan kronik sinüzit veya akut sinüzit varsa, bir operasyon en iyi seçenek olabilir. Cerrah tıkanıklıkları giderebilir ve sinüs kanallarını büyüterek boşalmalarını kolaylaştırır.

Evde yapılan tedaviler

İlaçlar yardımcı olsa da, birçok sinüzit vakası tıbbi tedavi gerektirmeden kendiliklerinde yok olabilirler.

Nemlendirmek. Çok vakit geçirdiğiniz odalarda nemlendirici kullanın

Buhar solumak. Bunun için sıcak bir banyo yapabilirsiniz ya da çok sıcak olmayan su buharını soluyabilirsiniz. Buhar tıkanmış ve şişmiş nazal yolları rahatlatacaktır.

Sıcak havlu. Yüzünüze sıcak, ıslak bir havlu koyun. Yüzünüzdeki basıncın bir kısmını alabilir.

Tuz solüsyonu deneyin. Tuz solüsyonları ilaç içermezler ancak burun geçişlerinizin nemli kalmasına yardımcı olabilirler.

Sinüslerin yıkanması. Tuzlu su ile burnun yıkanması mukusu ve diğer pislikleri ortamdan kaldırır ve sinüsleri nemli tutar. Yıkama işi için gerekirse geniş hacimli şırınga kullanabilirsiniz. Yıkama solüsyonu hazırlamak için damıtılmış, steril ya da önceden kaynatılmış su kullanın.

Çok su tüketin. Su tüketimi mukusun incelmesine ve böylece sinüslerde ki tıkanıklığın azalmasına yardımcı olabilir. Alkol sinüslerde ki şişmeyi arttıracağı için kullanmamanız tavsiye edilir.

Evde yapılan bu tür tedaviler semptomun azalmasına ya da bitmesine birkaç gün içinde yardımcı olmuyorsa, tıbbı tedavi almanın zamanı geldi demektir. Doğru tedaviye zamanında başlamak, kısa zamanda iyileşmek demektir.

Son Durum

Görüleceği üzere sinüzit hastalığının tıbben bir çaresi henüz bulunmamaktadır. Burun mukozası virüslere karşı mukus üretir ve burun duvarlarına enflamasyon hücreleri olan beyaz kan hücrelerinin toplanmasına sebep olup burun geçişlerinin tıkanmasına ve şişmesine neden olacaklardır. Ortaya çıkan sinüs boşluğu hipoksisi ve mukus tutulması, burunda ki mukus ve atıkları hareket ettiren sillerin daha az etkin şekilde çalışmasına neden olur ki bu da bakteri üremesi için bir ortam yaratır. Şayet akut sinüzit çözülmez ise, kronik sinüzit gelişecektir. Bu da, mukozal hiperplaziyi, inflamatuar infiltrasyonların devam etmesini ve burun poliplerinin gelişimini teşvik edecektir. Tüm bunlar sadece bir sistem üzerinden meydana gelen reaksiyonlar olmayıp, çoklu sistemlerin birbirini etkilemesi ile gelişen reaksiyonlardır.

Kronik sinüzitte gelişen mukus tıkaması aslında dikkatle izlenmesi gereken detaydır. Mukus karakteri tüm sistemlerimizde az farklı olmakla beraber özünde aynı biyokimyaya sahiptir.

Mukus vücudun dokularının iç tabakasını döşeyen hücreleri tarafından üretilen normal ve kaygan bir sıvı maddedir. Vücut fonksiyonu için gereklidir ve kritik organların kurumasını önlemek için koruyucu ve nemlendirici bir katman olarak işlev görür. Mukus ayrıca toz, duman veya bakteri gibi tahriş ediciler için bir tuzak görevi görür. Enfeksiyonlara karşı savaşmaya yardımcı olan antikorları ve bakteri öldürücü enzimleri içerir.

Vücutta çok miktarda mukus üretilir – günde yaklaşık 1 ila 1.5 litre. Farklı hastalıklar ve koşullarla olduğu gibi, mukus üretimini artmadıkça veya mukus kalitesi değişmediğinde mukusu fark etmemizi gerektirecek bir neden yoktur.

Mukus üretimini ne arttırır?

Soğuk algınlığı, grip ve sinüzit gibi solunum yolu enfeksiyonları artmış mukus üretiminin yaygın nedenidir. Alerjik reaksiyonlar, mukus üretiminin artabileceğinin başka bir nedeni. Baharatlı gıdaların tüketilmesi bile, burun geçişlerinde aşırı mukus oluşumuna yol açabilir. Solunum yolu enfeksiyonu hastası olduğunuzda, normalden daha koyu renkte görülen kalınlaşmış mukusu fark edebilirsiniz. Bu kalınlaşmış mukusun temizlenmesi tipik mukustan daha zordur. Bu mukus, soğuk algınlığı veya gribin karakteristik semptomlarının çoğuyla ilişkilidir. Mukus, hastalandığınızda da sarı-yeşil renkte görünebilir.

Vücudumuzun hangi bölgeleri mukus üretir?

Mukus, birden fazla organın iç çeperinde ki mukus bezleri tarafından vücudun birçok yerinde üretilir;

  • Akciğerler
  • Sinüsler
  • Ağız
  • Boğaz
  • Burun
  • Gastrointestinal (sindirim) kanalı

Balgam ve mukus arasında ki fark nedir?

Balgam, solunum sistemi tarafından üretilen mukusa atıfta bulunan, özellikle aşırı mukus üretildiğinde ve öksürürken kullanılan bir terimdir. Bir enfeksiyon sırasında, mukus enfeksiyondan sorumlu virüsleri ya da bakteriler ve aynı zamanda enfeksiyonla mücadele eden vücudun savunma hücrelerini (beyaz kan hücreleri) ihtiva eder.

Balgamın kendisi tehlikeli değildir, ancak çok miktarda mevcut olduğunda hava yollarını tıkayabilir. Balgam genellikle öksürükle atılır ve burun tıkanıklığı, burun akıntısı ve boğaz ağrısı gibi semptomlar eşlik eder.

Sorun nerede?

Sağlıklı bir bireyde, mukus � su ve %2 katı maddelerden oluşur ki bu maddeler %0.5 musinler (goblet hücreleri ve bezler tarafından salınan esas-jel oluşturan polimerler), %0.5 globuler proteinler ve %0.9 tuzdan oluşur. Mukus konsantrasyonunda ki en ufak bir değişim mukusun temizlenmesinde büyük bir başarısızlık olarak yansımakta ve ciddi sorunlar oluşmaktadır.

Solunum yollarında oluşan mukusun içeriğinde jel oluşturan glikoproteinler olarak MUC5AC ve MUC5B müsin tiplerini görmekteyiz. Bu glikoproteinlerin moleküler boyutu ve morfolojileri hastalıklarda ciddi şekilde değişmektedir. Yapılan çalışmalarda Oligomerik müsinlerin tek başına mukus oluşturmadığı ve diğer müsin ve nonmüsin bileşenlerin mukus organizasyonuna ve dolayısıyla hava yolu savunmasına önemli katkıda bulunması gerektiği açıklanmıştır. Dolayısıyla detaylı çalışmalar oligomerik müsinlerin “işlevsel” mukus üretmek için nasıl düzenlendiğini araştırma yönünde olmaktadır. Bu tür çalışmalar, hava yolu mukozal korunmasının daha net algılanmasını sağlayacak ve belirli bileşenler, aşırı mukus salınımlı hastalığın tedavisi için terapötik stratejiler için potansiyel hedefler olarak vurgulanabilecektir.

Bağ doku metabolizmasında ki bu tür bir biyolojik işleyişin diğer tüm inorganik ve organik maddelerden bağımsız olamayacağı ve enzim sistemlerinin bu reaksiyonlarda anahtar rolü oynadığını unutmamak lazım. Vücudumuzun normal sağlıklı bir şekilde çalıştığı her durumda bu tür semptomların oluşma olasılığı çok çok düşüktür. Sinüzit gibi oldukça sıkıntılı bir hastalığı çekmek zorunda kalan insanlarımız için öncelikle vurgulamak istediğimiz “biyolojik bütünlüklerini” sağlamaları yönündedir. Çok az miktarda ki bir elementin bile, örneğin (Çinko; Zn) vücutta eksikliğinin olması, ilgili tüm metabolik reaksiyonların aksamasına ve hatta hatalı işlemesine neden olacaktır. Her türlü tedavi, öncelikle vücudumuzun normalize edilmesine ve daha sonra o hastalıkla ilgili eksikliği hissedilen biyolojik materyallerin temin edilmesine bağlı olarak başarı sağlayacaktır.

 

 

 

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir